Zola Jesus adıyla tanıdığımız Nika Roza Danilova’nın beslendiği kaynaklar arasında opera da var endüstriyel müzik de. Haliyle üretimi de farklı uçlara dokunuyor. Her albümde başka bir yüz gösteriyor bize Zola Jesus. Onunla dans edebilir, doğada uzun yürüyüşlere çıkabilir ya da kafanızı duvarlara vurabilirsiniz.
Danilova’nın içine kapanık bir hali var, röportajlarında da seyirciye tamamen açılmaktan korktuğunu gizlemiyor. Diğer taraftan performansını teatral diyebileceğimiz biçimde kurguluyor. Ritme kapılıp giderken, kendini yere atarken, seyircilerin arasında dolaşırken kontrolünü kaybetmemeye özen gösterdiğini hissediyorsunuz. Anın coşkusuyla değil, önceden belirlenmiş bir plana göre hareket ediyor. Bunun sebebi samimiyet eksikliği değil, kendini bırakmakla anksiyete arasında gidip gelmesi olabilir. Beni rahatsız etmiyor hesaplılığı, bunu kişiliğinin bir parçası olarak görüyorum.
Kendisinin 2011’deki ilk İstanbul konserini kaçırmanın uktesiyle gittim 6 Kasım’daki Salon konserine. Setlist’te geçen yıl çıkardığı Taiga’dan şarkılar ağırlıktaydı.
Zola Jesus’ın sahnedeki çıplak ayaklı varlığı siyahlar içinde iddiasız görünüyor. İki kişilik grubu arkasında sakince işini yapıyor. Seyirci durgun. Sonra ritmik salınımlar geliyor, saçlar yüzleri kapatıyor. Çıplak ayaklar yerden kesiliyor, koşuyor, sahneden iniyor. Durgunluğumuzu atıp ona eşlik ediyoruz. Mikrofona ihtiyaç duymadığını göstermekten çekinmeyen güçlü sesiyle sarmalanıyoruz. Saçları kameramı yalayarak yanımdan geçerken bile hissediyorum aramızdaki mesafeyi. Belki o mesafe sayesinde devam ediyor karşımızda varolmaya. Gözlerimi gözlerine dikip bakmaktan, seyircilerin arasındayken flaşı açmaktan geri duruyorum (Müzisyen sahneden inip terini seyirciye bulaştırdığı an flaşlı çekim meşru olur benim için).
Bir saat süren konser en çok Hunger, Long Way Down ve Vessel’la kalıyor aklımda. Zola Jesus’ı izlediğim için mutluyum ama gönlüm hep daha sıkış tıkış, daha terli, daha şiddetli bir performans arıyor. Belki bir sonraki albüme.
Gecenin açılışını yapan Okay Kaya‘dan bahsetmemek ayıp olur. İsmi sizi yanıltmasın, kendisi Norveçli ve New York’ta yaşıyor. Gitarı ve duygularından başka hiçbir şey almamıştı yanına sahneye çıkarken. Duru sesi, yalın ve vurucu şarkı sözleri, nefes alan müziğiyle içime işledi Okay Kaya. Henüz bir albümü yok, Soundcloud hesabında birkaç şarkısını dinleyebilirsiniz. Aşık olacağınızı garanti ediyorum. Onu da yakından takip edilecek müzisyenler listemize not ediyor ve bu isabetli tercihi için Salon’a teşekkür ediyoruz.
* Fotoğraflar bana ait.
No Comments