2000’lerin en üretken müzisyenlerinden Damon Albarn, kısa süre önce verdiği bir röportajda Gorillaz’ın sona erdiğini, Blur’ün de büyük ihtimalle Ağustos’taki Londra Olimpiyatları kapanış töreninden sonra konser vermeyeceğini ilan etti. 13’i dinlediğim günden beri grubu canlı izlemenin hayalini kurarken, umutlarımı şimdilik o “büyük ihtimal”in gölgesinde kalan küçük alana ekip, dikkatimi Bay Albarn’ın halihazırda devam etmekte olan projelerine yöneltmek düştü bana da.
Rocket Juice & The Moon
Mika Kaurismäki’nin Güney Afrikalı şarkıcı ve aktivist Miriam Makeba’nın hayatını anlatan “Mama Africa” belgeselinde, yıllarca Avrupa ve ABD’de yaşadıktan sonra konser vermek üzere Afrika’ya dönen müzisyenler, kıtayı öyle canlı ve yoğun hislerle anlatır ki burnunuza o sömürülüp tekmelenmiş kara parçasının kokusu gelir. Burada bir şey anlatmanın en kısa yolu şarkı söylemektir. Albarn da 2000’de Oxfam ile birlikte yaptığı Mali seyahatinden sonra, Afrika Ana’nın sütüyle beslenmiş bir adamdır artık. Malili müzisyenlerle kaydettiği Mali Music’ten itibaren yaptığı her şeyde Afrika’nın izleri bulunur. Zaten Justine Frischmann ayrılığından Afrika’da yaşadığı deneyime kadar başından geçen her şeyi müziğine aktarma konusunda cömert olmasıdır Damon Albarn’ın sahiciliğini sağlayan.
Albarn’ın Afrobeat üstadı davulcu Tony Allen’a hayranlığı malum. Londra’ya bir aşk ilanı olan The Good, The Bad & The Queen’den sonra Albarn ve Allen, bu defa yanlarına Red Hot Chili Peppers’tan Flea’yi de alarak Rocket Juice & The Moon mahlasıyla bizi Afrika funk’ına bandırıyor. Grupla aynı adı taşıyan albümde Erykah Badu’dan Ganalı rapçi M.anifest’e birçok isim üçlünün roketine konuk olmuş. Bir saatlik albümde dinleyeni transa sokan güçlü ritimlerle, sıcak öğle sonralarının rehavetini hatırlatan şarkılar el ele döne döne ruhu toza toprağa buluyor. Şarkılar bir araya geldiğinde sanki kocaman bir sofra oluşturuyor. Herkesin kendi evreninde devindiği ama yine de süregiden bir muhabbetin içinde yer aldığı, müzikal bir sofra.
Dr Dee
Damon Albarn’ın evi İngiltere’yle de güçlü bir duygusal bağı var. This Is A Low gibi Blur şarkılarında yağmurlu bir “blues” hali olarak tezahür eden bu bağ, I. Elizabeth’in sırdaşı, matematikçi ve simyacı olduğu iddia edilen John Dee’nin hikayesini anlattığı opera Dr Dee’nin de dayanaklarından biri. Geçtiğimiz Temmuz’da Manchester International Festival’da sahnelenen operanın müzikleri bu ay dinleyiciyle buluşuyor. Dr Dee projesinde hedefini “Geçmişle ilgili şarkılar söyleyip, şimdiki zamanda hissetmek” olarak belirleyen Damon Albarn, albümün ilk videosu The Marvelous Dream’le istediğini başarmış. 16. yüzyılda yaşamış bir adamın iç sesine, 2012′de alelade bir caddede arabalar arasından yolunu buldurmuş.
Yetenekli Bay Albarn, daha önce ayak basmadığı toprakları keşfetmeye, özgürleşmeye ve müziğini özgürleştirmeye devam ediyor. Buna tanık olmanın keyfi de yabana atılacak gibi değil.
No Comments