[Matador – 2013]
Uyanmışız, gün serinmiş. Domatesler kekikli zeytinyağı içindeymiş. Kedi koltukları tırmalamıyormuş. Kapının önü denizmiş. Sevgilinin yüzü sıcakmış. Çarşafta kum taneleri… Belirli bir ruh halini yakaladığında her şey kolay. 30’larının başındaki Amerikalı müzisyen Kurt Vile, yaşamak için temel ihtiyaçlardan biri olan, hayat içinde kolayca akabilme hissini ihtiva eden bir psychedelic folk yapıyor. Nisan başında çıkan Wakin on a Pretty Daze, Vile’ın beşinci albümü.
Kapak fotoğrafının sağ alt köşesinde, bir yol kenarında öylece duran adam bazen sözcüklerle, bazen açılış parçası Wakin On A Pretty Day’deki gibi upuzun gitar sololarıyla anlatıyor hikayelerini. Alınan yollar, verilen sözler, aşık olunan insanlar ve kana karışanlar bir bir gezginin heybesinde yerini alıyor. Too Hard’da geçen “Acele etme, derler. Varolmanın en iyi yolu bu olsa gerek” sözleri, Kurt Vile’ın müziğinin her hücresine sinmiş Amerikan saykodelisinin özeti gibi. Albümdeki şarkılar, her hafta sigarayı azaltacağına, alkolü bırakacağına söz veren bir arkadaşımın hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini bildiğim vaatlerini dinlemeye benzer bir his uyandırıyor. Bazı insanlar hayatı yeterince yaşadığından emin olmak ister, Kurt Vile şarkıları da böyle bir adamın içinden çıkıyor gibi. Hayatın hiç de steril olmayan özüne bulaştıkça yıpranmak ve yıpratmak kaçınılmaz. Kalpler açık, samimiyet ortada olduğu sürece bu hiç sorun değil.
Vile’ın gitarına uzun uzun methiyeler düzmek mümkün. Ya da kısaca şunu söylemek: Elektriğin varlığı, onun gitarıyla anlam kazanıyor. Kaynağını Amerikan folk/rock geleneğinden alan Kurt Vile’ın müziği yeni bir şey değil. Geçerli bir şey. İnsan bir yerden bir yere gitmek için kara üzerinde hareketine devam ettikçe de geçerliliğini koruyacak.
No Comments