Anadolu yakasında yaşadığım dönemde Kadıköy’ün, şimdilerde Galata ve Karaköy’ün muhtarı gibi olsam da bu koca şehri hala hak ettiği kadar tanımıyorum. Sokakta olmayı bu kadar sevip de eve yakın kalmanın ne büyük hata olduğunu, güneşli bir günde Puma ve Le Cool ile yaptığımız Kuzguncuk turunda bir kere daha anladım. Kabataş’tan 15 dakikalık bir motor yolculuğu, beni her sokağında hazineler saklı bir semtin kucağına attı. Hayatı hevesle yaşayan, yaratan ve paylaşan insanlarla tanıştığım bu yolculuğun duraklarını yazdıkça oralara bir kere daha gidesim geldi. Ömür denen şey soğuğu bahane edip eve kapanmak için çok kısa. Buyrun 7 güzel durakla Kuzguncuk turuna.
Bet Yaakov Sinagogu
İlk durağımız Kuzguncuk Musevi Cemaati’nin iki sinagogundan büyük olanı, Bet Yaakov. Burayı ziyaret etmek için önceden mail atmanız ve hatta kimlik bilgilerinizi göndermeniz gerekebiliyor. Eskiden mahallenin çocukları için bir oyun alanı olan sinagogun bahçesi, 1986’da Neve Şalom Sinagogu’na düzenlenen saldırıdan sonra çelik kapılar ve sıkı güvenlik tedbirleriyle sokaktan kopuyor, içine dönüyor. Hayatın ortasında ama tetikte geçiyor günler. 1878’de açılan sinagogun cemaati yıllar içinde küçülse de kenetlenerek varlığını sürdürüyor.
Pikaphane
Pikap, amfi ya da bunlarla ilgili bilgi almak istiyorsanız Üryanizade Sokak’taki Pikaphane‘ye yolunuzu düşürün. Tişört, çanta ve küçük objeler de bulabileceğiniz dükkanın arkasına doğru ilerlediğinizde raflardaki pikaplar ağzınızın suyunu akıtabilir, dikkat.
Homemade Aromaterapi
Pikaphane’nin sokağındaki bir diğer güzellik Homemade Aromaterapi. Burası önünden geçerken içeriden gelen kokulara karşı koyamayacağınız bir dükkan. Masaj yağları, vücut kremleri, oda kokuları, ipek hamam keseleri, el yapımı sabunlar, saç bakım yağları içinde kendinizi kaybetmeniz olası. Yazarken bile minik şişelerden yayılan koku burnuma geldi.
Kuzguncuk Bostanı
Bir tutam yeşil görmek için arabalara doluşup şehre yakın kasabalara akın edilen acıklı İstanbul hayatında, nice mücadeleyle korunmuş bir bostana rastlamak iyi hissettiriyor. Kuzguncuk Bostanı’ndaki mücadele 90’lardan beri devam ediyor ve semt sakinleri her türlü müdahaleye karşı dikkatli. Bostana ekim yapacak isimler kurayla belirleniyor ve aileler, çocuklar toprakla bağını koruyor.
Terzihane
Kuzguncuk Bostanı’nın karşısında bir apartmanın içindeki ev/atölyesinde kuklalar yapan, tiyatro ve reklamlara kostümler hazırlayan Ayşenur Arslanoğlu’na misafir oluyoruz. Terzihane adlı bu küçük ve sıcak atölyede dikiş kursları da veriliyor. Norm diye belletilenin dışındaki çalışma ve yaşama pratiklerini gördükçe, kendisi de atölyede yaşayan biri olarak mutluluk duyuyorum. Yaratıcılığı mesai saatlerine sığmayan, motivasyonu özgürlük olan insanlarla dolduralım hayatımızı.
Refika’nın Mutfağı
Kuzguncuk turumuzun şüphesiz en lezzetli durağı, Refika Birgül’ün Simotas Binası‘ndaki harika manzaralı mutfağı. Burası sıradan bir mutfak değil; Refika’nın tariflerini hazırlayıp projelerini planladığı bir laboratuvar. Nefis kokular içinde mutfağa girdiğimizde bizi bekleyen atıştırmalıkların tadı hala damağımda (Özellikle tavada kadayıf böreği ve ayranın pancar sulu yorumu). Tattığımız tariflerden bazıları Refika’nın yeni kitabı “Refika’dan Hızlı Tarifler”de de yer alıyor.
Vertigo Eskici
Bir zamanlar Kuzguncuk’la özdeşleşen Perihan Abla dizisinin adı, dizinin çekildiği sokağa yadigar kalmış. İçinde eski paralardan vintage synthesizerlara bir dolu güzel parça olan Vertigo Eskici de burada dükkan açmış. Sadece içindekiler değil, mekanın kendisi de yaratıcı kullanımlara açık. İhtimallerin bol olduğu yerleri sevenler için cennet.
Bu Kuzguncuk turunu yapalı bayağı oldu, mutlaka tadılacak yeni lezzetler, görülecek yeni mekanlar birikmiştir. 2016’nın hedeflerinden biri kafamdaki semt haritasını güncellemek olsun. Girdiğimiz her yeni sokakta İstanbul biraz daha bizim olsun.
No Comments