Şarkıyı unut, mevsime bak. Evsizlik mevsimi. Tan mavisini görene kadar sokakta kalma isteği insanın genlerinde mi var da çocukluktan beri aynı şeyin peşindeyim? Tom Robbins Ağaçkakan’da, bir adanın kıyılarını denizin çayında eriyen bisküviye – ya da buna yakın bir şeye – benzetir. Yaz akşamlarında içimde sürekli bu his var. Asfalta yalın ayak basmanın, böceklerin, çamurun ve envai kirin sorun olmadığı mevsim. Bu tatlılığı tek başına mutluluğun sağlaması imkansız. İçte birtakım burulmalar olacak ki algılar keskinleşsin. Yoksa çay tabağında ıslanmış kesme şeker gibi olursun.
Tatlı kederin rengi nar çiçeği. Beachwood Sparks’ın son EP’si Make the Cowboy Robots Cry‘ın üzerinden 10 yıl geçmiş. Los Angeles sakini grup üçüncü stüdyo albümü The Tarnished Gold‘la dünyaya geri döndü. The Tarnished Gold, adının da ortaya koyduğu gibi tatlı keder renginde. Albüm şu cümleyle açılıyor: “Numara yapmayı bırakma zamanı, o günler bitti”. Dingin parmakların ucunda kımıldanan akustik gitar, banjo, miskin ev köpekleri gibi esneyen riffler, alternatif country evreninin çatısını örüyor. Albüme adını veren Tarnished Gold‘da “Basit şeyler neden saklanıyor bilmiyorum” diyor Christopher Gunst. O saklanmayı seven basitliği dost edinmiş Beachwood Sparks. Saklı olanı bacaklarından tutup ışığa sürüklememiş, saklandığı mağaranın kapısında oturup onunla konuşmuş sadece ve bir sonuca ulaşmış. “Özgür olduğunda hissettiğin nedir?” diye sorup “Geçmiş ve şimdi aynı şey olur” diye cevaplıyorlar Leave That Light On‘da. Anın ve zihnin bağlarından çözülüp, zamanı doğrusal algılamayı bıraktığın, kaybedeceğini bilsen de sonsuzmuş gibi gelen satoriyle yazılmış şarkılar. O hissi bir demliğe koyup hayat boyu fokurdamasını sağlamak isterdim ama The Tarnished Gold da işimi görüyor.
Beachwood Sparks bir süreliğine ihtiyacım olan cevapları veriyor. Buna müziğin isabetli bir tanımı da dahil: “Müzik, geri dönülecek bir evdir”. Beachwood Sparks bu evin bir yerlerinde olmalı hep.
No Comments