[Loma Vista/Republic – 2014]
Müzik kariyerine Dallas’lı kalabalık rock grubu The Polyphonic Spree’de gitar çalarak başlayan Annie Clark, 2006’da St. Vincent mahlasını kullanmaya başladı. Bu adı taşıyan albüm ise 8 yıl sonra, müzisyenin diskografisinin dördüncü solo işi olarak geldi.
St. Vincent’ın albüm kapaklarına bakarak Annie Clark’ın kat ettiği yolla ilgili bir fikir edinmek mümkün. Mütevazı (neredeyse vesikalık) portrelerdeki sade kadından, giyimi, saçları ve oturduğu plastik tahtıyla görkemli bir alternatif rock figürüne dönüşümü, yeni albümünün şarkılarını ilk defa New York Moda Haftası’nda gerçekleşen Diane von Furstenberg defilesinde seslendirmesiyle de vurgulandı.
St. Vincent’ın müziği, fütüristik imajı ve robotik danslarıyla altını çizdiği gibi, artık daha dijital. İşin imaj yaratımı ve prodüksiyon kısmı bu denli görünür olunca, müziğe dair kaygılar beliriyor. Ancak yer yer kontrolü kaybeden dengesiz enerjisi, dijital beat’lerle kol kola yürüyen elektrogitarları, Prince Johnny ve I Prefer Your Love gibi sinir uçları açıkta şarkıları bu kaygıları siliyor. St. Vincent’ın elinde gitarıyla müziğini yapıp inzivaya çekilecek biri olmadığı, bir noktada mainstream’le buluşup adını büyüteceği belliydi zaten. O, elinin uzandığı her yere ulaşıp mümkün olduğunca çok şeyden ilham almaya çalışan biri. Kendisi de yeni albümünün şimdiye dek yaptığı en dışadönük iş olduğunu söylüyor. Bu değişimin St. Vincent dinleyicisini bölmesi olası. Fakat bir Pitchfork tanrıçasına bile dönüşse, Annie Clark’ın müziği göz ardı edilecek gibi değil.
No Comments