Hayatı gerçekten tatlı kılan şeyler, kovalanan büyük hedeflerin kıyısında köşesinde kendi mütevazı yerinde, çoğunlukla kendiliğinden olup bitenler. Uykulu bir öpücük, yatakta döndüğünde çarşafın serinliği, akşam yapraklarını kapayan çiçeğin hışırtısı, uyuyan kedinin mırıltısı, duşta aniden soğuyan suyun ürpertisi… Görmek, görmemekten daha zor olabiliyor. Müzik bile duyulmuyor bazen, elindekileri bırakıp ona doğru yürümen gerekiyor.
Divino Nino’nun hikayesi Kolombiya’da başlamış, Chicago’da devam ediyor. 60’lar psychedelia’sıyla surf ve Latin müziği etkisi, bu dört kişinin ruhundan filtrelenip müziğe akıyor. Dördüncü albümleri Foam, İngilizce – İspanyolca arasında gidip gelirken dinleyeni de yanına katıp işinden gücünden, derdinden tasasından, enleminden boylamından uzaklaştırıyor. Sıkışık hayatlarımıza yumuşak yastıklar sunuyor.