Grupların aklımda belli şarkılarla özdeşleşmesi hangi formüle göre oluyor bilmiyorum. Duyduğum ilk şarkıları mı, bir şeyler hissettiğim anlarda tesadüfen yanımda olan şarkıları mı belirliyor zihnimdeki klasör kapaklarını? Belki de tamamen rastlantısal oluyor eşleşmeler. Interpol’ün benim için karşılığı, ilk albümleri Turn On the Bright Lights’ın (2002) açılış parçası Untitled. Post-punk’ın derinine inme ihtiyacının, post-punk revival vesilesiyle doğduğu 17 yaş.
Turn On the Bright Lights ve Antics’i cd çaların optiğine kastedecek kadar çok dinledikten sonra 2007’de çıkan Our Love to Admire, tam da sevdiğim grupların sevmediğim albümler yapabildiğini kabul ettiğim zamana denk geldi. Interpol radarımın banliyösüne doğru sürüklenirken başka seslerle meşgul oldum. Ne grubun son albümü Interpol (2010) heyecan verdi, ne ertesi yıl Küçükçiftlik Park’ta verdikleri konser. Yalnız o konserle içime yerleşen bir istek vardı; Paul Banks’i kapalı ve küçük bir mekanda izlemek. Sanki o zaman dinleyici olarak sesinin hakkını verebilirdim. Dün gece olan tam olarak buydu.
Interpol’ün uykuya geçmesinin ardından Paul Banks ilk albümünde benimsediği Julian Plenti alter-egosunu da terk etti. Soyadını verdiği albümle solo kariyerine kendi adıyla devam edeceğinin altını, üstünü her yerini çizdi.
Banks fena bir albüm olmasa da bende bıraktığı iz derin değil (The Base ve Young Again’i defalarca dinleyebilmem dışında). Fakat konser başka bir mevzu. Bay Banks’in üç kişilik ekibiyle iki solo albümünden şarkıları art arda, cayır cayır sıralamasını izlemek ve bariton sesinde kaybolmak etkileyici. Sahnede çok hareket etmiyor, seyirciyle teşekkür etmek ve şarkılar bir ağızdan söylendiğinde sırıtmak dışında pek ilgilenmiyor gibi görünüyor. Kendi kendine, provada çalar gibi takılıyor.
Bu kendi halindelik seyirciyi konserden koparmıyor. Aksine samimiyet hissini besliyor. Banks orada, biz aşağıda kafamıza göre yaşıyoruz konseri. Arada bir gülümsüyoruz birbirimize, o kadar. Her şey akıyor. Şarkılar ve düşünceler. İyi konserler mutluluk ve tatmin duygusu kadar, sahnedeki müzisyenleri uzun zamandır tanıyormuşum hissi de bırakıyor. Paul Banks konserinden de dört arkadaş kazanmış olarak çıkıyorum.
Müzik oley!
No Comments