Occupy Love: Bu Bir Sevgi Olayı Ercan

İnsanlara karşı koşulsuz sevgi dolu biri değilim. Ne insanın doğasında “iyilik” olduğuna inanıyorum, ne de “yaradılanı” sevmeme vesile olacak bir yaratıcıya. Tuhaf bir varlık insan, üzerinde kolayca yargılara varılamıyor. Karmaşıklığını takdir etsem de, hayatımda onlardan daha çok oldukça işlerin daha boktanlaştığı gerçeğini inkar edemiyorum.

İnsanlar dahil her şeyi sonsuz bir sevgiyle sevebilenler var. Öyle hissetmenin nasıl olduğunu merak ediyorum bazen. Benzer hislere ancak müzik dinlerken yaklaşabiliyorum. Geçen salı Tütün Deposu’nda, !f İstanbul’un programında yer alan Occupy Love belgeselinin yönetmen ve yapımcısıyla bir söyleşi düzenlendi. Yönetmen Velcrow Ripper ve yapımcı Nova Ami, Wall Street protestolarından Kahire’deki eylemlere, Madrid’deki hareketlere kadar dünyanın birçok yerinde ortaya çıkan değişim arzusunu belgelerken filmin merkezine “sevgi” kavramını koymuş. Kapitalist sistemin artık hiç kimse için işlemediğini ve insanların yeni topluluklar oluşturma ihtiyacı duyduğunu vurguluyorlar. Gezegenin ciddi sorunlarla karşı karşıya olması, çok daha kökten ve güçlü bir değişim hareketi gerektiriyor ve global ölçekte bilgi alışverişini mümkün kılan teknoloji buna uygun zemini hazırlıyor, diyorlar.

İnsanların birbirlerine ekonomik düzlemin çok daha derininde, ekolojik düzlemde bağlı olduklarını fark etmesi ve bir yağmur ormanındaki canlılar gibi bu ekosistemi kurtarmak için hayatlarını ve inandıkları değerleri değiştirmeleri kulağa çok güzel geliyor. Neredeyse masal gibi. Ve benim için maalesef bundan ileri gidemiyor. Romantik bir temenni olarak kalıyor. İlk günden beri Occupy hareketinin içinde olan bu insanların çizdikleri gelecek resmine inanmakta zorlanıyorum çünkü eylemin gelip dayandığı nokta, insanların içindeki sevgiyi uyandırmak. Velcrow Ripper bunu dinlerin de ötesinde bir inanış olarak yorumluyor. “Beyninizi değil kalbinizi dinleyin,” “Krizi aşk hikayesine dönüştürmek elimizde” gibi kulağıma hayli klişe gelen sloganlarla gaza gelemiyorum. Ekonomik çöküşün peşinden kenetlenme ve sevgi bağlarıyla kurulmuş yeni topluluklar değil yağmanın geleceğini; birkaç yüz yıl içinde de dünyanın kaynaklarını kurutup temelli tükeneceğimizi düşünüyorum.

“Size inanabilmeyi istiyorum ama bu hareketlerin neden dünyanın başka yerlerinde milyonlar ölürken değil de ABD’de ekonomik kriz yaşandığında ortaya çıktığını sormadan edemiyorum” diyen katılımcının söyledikleri, bana söyleşide duyduğum en mantıklı sözler gibi geliyor. Dünya üzerindeki hayat, insanın farkındalığına emanet edilemeyecek kadar kırılgan. İnsan kendi yarattığı sistemlerin esiri olarak yaşayacak ve nihayet kendi kendini yok edecek. İşin kötüsü bu arada başka türlere ve belki dünyalara da yazık olacak.

Söyleşiyi düzenleyen Zumbara topluluğu benim kadar kötümser değil. Para yerine zamanın kullanıldığı bir sistem kurmuşlar ve hayli işe yarar görünüyor. Bilgi için: zumbara.com/

OccupyLove.org 

No Comments

Leave a Reply