Amerika! Fragmanınla yetinemem, filmini görmeliyim

image

[Miller Time Sonbahar 2011]

Miller Music Tour diyor ki: “5 gün boyunca kendini bana bırak, hiçbir şeyi dert etme, eğlenmene bak”. Tamam o zaman.

Amerika dediğin uzakta uzanan engin bir coğrafya. Tren yollarıyla dahi heyecan uyandıran memleket. Dinlediğim müziğin önemli bölümünü üreten yer. Adında “music tour” geçen bir organizasyonla bu kıtaya ayak basmak o yüzden mühim. İçim içime sığamıyorken New York, Miami ve Chicago 5 güne nasıl sığacak? Peki bu programdaki her şeyi nasıl yapacağız? Bir gün 24 saatken bu kadar çok parti, konser, etkinlik imkansız değil mi? Değilmiş. Uyumadan da yaşanır, hayatında ilk defa gördüğün 200 kişiyle kardeş gibi kaynaşılır, her gün uçmaya alışılır, her gece başka bir şehrin göz kırpışına aşık olunur, ayrılırken için ezilip en başa dönmek istenirmiş.

Kulaklıklarımı takıp gözlerimi kapıyorum ki dönsün yine film. Seyahatimi müzikle kutsayan ilk kişi, pasaport kontrolünde üzerimdeki Nirvana tişörtünü görüp en sevdiğim şarkılarından Sappy’yi söylemeye başlayan görevli. Partilerle New York’a nefes nefese bir merhaba. Gece otelin 25. katında manzarayı izlemekten yorgun düşüp, açık pencereden fısıldayan şehri dinleyerek uyuma. Sabah hızlı bir Times Square turu ve Miami’ye uçuş. Polis eskortuyla otele varış ve genize dolan okyanus tuzu. Bir vampirin teni kadar beyaz kum. Chicago uçuşundan önce yine havaalanı partisi. İnsan sıra dışı şeylere ne çabuk alışıyor. Uçakta koridorda uyuyan insanlar bile normal artık. Sevgilim Chicago!

Gökdelenlerinin kıyısından sinir uçları gibi Amerika’ya dağılan Union Pacific trenleriyle ne güzelsin. Bir Amerikan rock şarkısının cızırtılı gitarları kadar güzel. Senden ayrılmak çok zor ama yine New York’un kollarına atılmalıyım. Son bir gece için. Hudson Nehri üzerinde bir teknenin kıçında, Tinie Tempah’la partiye ara verip rüzgarda üşüyerek hayatımın en hızlı ve tuhaf 5 gününün sonuna geldiğimi idrak etmek için. Etrafıma bakıp gördüğüm farklı farklı diller konuşan, başka başka havaları soluyan insanları son defa kucaklamak için. 

Amerika, sana doyamadım, biliyorsun değil mi? Yine gelmek için deliriyorum. Biliyorsun değil mi? Fragmanınla yetinemem, filmini görmeliyim. Pelikülü parmaklarımdan akıtmalıyım. Saç diplerimde tozun kalmalı. Biliyorsun. Her konserin bis’i olmalı.

No Comments

Leave a Reply