Mark Lanegan’ı geçtiğimiz yıllarda önce Greg Dulli‘yle kurduğu The Gutter Twins projesiyle, sonra da Isobel Campbell‘ın müzikal partneri olarak izledik İstanbul’da. Şubat ayında, 8 yıllık bir aradan sonra çıkardığı yeni albümü Blues Funeral oldukça heyecan vericiydi. Hal böyleyken Mark Lanegan Band konseri, sezonun en sabırsızlıkla beklediğim konserlerinden oldu.
Screaming Trees‘den bu yana birçok grupla, sayısız defa sahne almasına rağmen hala mikrofonun arkasında oraya ait değilmiş gibi duruyor Lanegan. Konserin başından sonuna kadar gerginlikle mikrofon ayağına kenetlenen ellerini gördükçe, lise 2’deki punk grubumuzla okulda verdiğimiz rezalet konseri ve kendi halimi hatırlıyorum. Zaten röportajlarında da sahneye çıkıp şarkı söylemenin kendisine göre bir iş olmadığını ama buna zamanla alıştığını belirtiyor. Dün gece de farklı değildi duruşu. Bir iki teşekkür ve iyi geceler dışında konuşmadı. Flaşlar patladıkça yüzünü başka yöne çevirdi, gözlerini kapadı ve karanlık sahnenin gölgelerine saklandı. Sesi oralarda bir yerdeydi, davul, bas ve distorsiyon tarafından boğulmadığı zamanlarda.
Ön grup Creature with the Atom Brain‘in solist ve gitaristi Aldo Struyf, 2004 tarihli Bubblegum‘dan beri Mark Lanegan’la çalışıyor. Mark Lanegan Band’in klavyeleri de ona emanet. Uzun gitar jam’leriyle bezeli, eh bir ön grup performansının ardından sahne ışıklarının iyice kısılmasıyla Bay Lanegan ve ekibi sahne alıyor. The Gravedigger’s Song‘la başlıyor konser ve turnenin standart setlisti aynen tekrarlanıyor. Tüm müzisyenler çok hevesli, hepsi büyük haz alıyor sahnede ama davul ve bas fazla yüksek geliyor kulağıma. Şarkılar zaman zaman bir distorsiyon çorbası içinde tekdüzeleşiyor. Harborview Hospital ve Ode to Sad Disco‘nun güzel detayları kayboluyor. Mark Lanegan’ın sesine yazık oluyormuş gibi hissediyorum.
Diğer yandan uzun süredir karşılaşmadığım kadar dingil insanlarla karşılaşıyorum seyirciler arasında. İnsanları ite-kaka en öne gelip konser boyunca flaşla birbirinin fotoğrafını çekenler, flaşlı çekim yapanları ıslıklayarak durdurmaya çalışanlar, sadece üç şarkı çekip arkaya geçecek olan fotoğrafçılara hakaret edenler, ne ararsan. Mark Lanegan’ın duyamadığım sesi ve şarkıların inceliksiz sahne versiyonlarının üzerine tuz biber ekiyorlar. Şarkılar adına üzüntü duymama rağmen Methamphetamine Blues‘da kendimi coşmaya zorlayarak bitiriyorum konseri. Bunu saymıyorum.
No Comments