King Dude: Karanlık Onun Evi

image

[feat. Eylül sayısından]

Hayatın kendisi bir çeşit çürüme. King Dude’u anlatmaya başlamadan önce bunu bir ön kabul olarak ortaya koyma gereği duyuyorum. Genel planda görünen o canlılık, mikro ölçekte minik birimlerin diğer minik ve ölü birimleri sindirmesi. Aslında bunun çok basit ve net bir anlatımı Placebo’nun Teenage Angst’inde mevcut: “Doğduğum anda çürümeye başladım”. Çürümek korkulacak bir şey değil, doğal olan her şey gibi. 

Euchrid Eucrow’un Nick Cave’in kaleminden çıkma hikayesini bilir misiniz? Alkolik annesinin nefreti, sadist babasının şiddeti ve köktendinci bir kasabanın laneti için mıknatıs olan dilsiz çocuk ancak ıssız bir bataklıkta, gördüğü kurtarıcı melek sanrılarıyla huzur bulur. Sülfürle vaftiz edilmiş, cinai atmosferdeki kutsal zerrecikler. Seattle’lı Thomas Jefferson Cowgill’in karanlık folk projesi King Dude, tam da bu hikayeye fon müziği olabilecek nitelikte; kan gibi koyu ve yoğun.

TJ Cowgill black metal grupları Book of Black Earth ve Cross’a mesai vermenin yanında, 90’ların Akmar Pasajı’nda kült olabilecek giyim markası Actual Pain’le modaya da el atmış. Elbette Actual Pain de adı geçen bütün işler gibi insanın/hayatın karanlık yanını kucaklıyor. Cowgill 2006’da King Dude adını benimsiyor. İlk EP My Beloved Ghost ve sınırlı sayıda basılan Tonight’s Special Death’in ardından geçtiğimiz yıl Dais Records etiketiyle ilk uzunçaları Love’ı çıkarıyor. Elimizde akustik gitarın kendinden emin ve tali yollara sapmaksızın yürüyüşü üzerine serilmiş yorgun, pes, sigara dumanı gibi genzi yakan bir vokal var. Siyah gömleğiyle mahallenizin cenaze levazımatçısının temiz yüzlü yardımcısı gibi görünen King Dude soyundukça, vücuduna işlenmiş mürekkep göz önüne seriliyor. Şarkılar da karşımıza birer folk eseri olarak çıkıp, gözeneklerinden buram buram karanlık sızdırıyor. King Dude’un arşınladığı topraklarda saçlarında örümcekler gezen sevgililerin elleri soğuk, mezarlıklardaki gölgeler tanıdık, Meryem, İsa ve Şeytan gibi figürler bir sis bulutu içinde, insanın iradesi üzerindeki savaşlarını sürdürüp gidiyor. Cowgill’in kendi yankısı içine çekilen sesi, bataklığın çürümüşlüğü içinde, süte banılmış bisküvi gibi yumuşuyor. Burası, güneşinin Lucifer olduğu bir dünya. Tanrı’nın karşısına dikilen Şeytan’ın, “Böyle tanrılık edeceksen, cennet pek de eğlenceli olmasa gerek” diye şikayet ettiği, pagan ve okült temalarıyla yoğurulmuş bir evren. Love’ın karanlık romantizminin çürük çilek kokusuyla hiç ilgisi yok. Ölüm, hayatta kalma, inanç, inancın kaybı, ruhsal arayış ve acıyla şekillenmiş korkusuz şarkılar siyah bir ışık yayıyor. 

Yine Dais çatısı altında, Ekim’de yayımlanacak Burning Daylight’ın öncü kuvvetleri You Can Break My Heart ve Jesus In The Courtyard’dan anlaşıldığı kadarıyla yeni albümde de acılı devinim devam ediyor. You Can Break My Heart’ta ulaşılamayan sevgili karşısında “Kalbimi kırabilirsin ama geri kalanımı kırma” diye yelkenleri suya indiren ve gözü yaşlı vokaliyle yürekleri dağlayan King Dude, Jesus In The Courtyard’da arkasına aldığı piyano desteğiyle İsa’yla Şeytan’ın savaşında taraf oluyor: “İsa avluda yalanlar söylüyor. Şeytan mısır tarlalarını ateşe veriyor”.  Görünüşe göre Burning Daylight bataklığı aynı hissiyatla fakat daha geniş bir enstrümantasyonla kat edecek.

King Dude’un müziği gök cisimleri ve fizikten bağımsız, upuzun bir gece. Dayatılmış değil, tercih edilmiş bir karanlık. İçinde tuhaf biçimde huzur zerrecikleri barındıran, sülfürik bir orman ve TJ Cowgill, ormanın derininde inildeyen yaralı bir hayvan. Yaralı diye yardıma muhtaç sanılmasın; o, ormanın gerçek kralı.

No Comments

Leave a Reply