İstanbul Coffee Festival 2015 Notları

İstanbul Coffee Festival 2015

Ne sabah kahvesini içmeden ayılamayanlardanım ne de eline karton bardak yapışık yaşayanlardan. Kafein bana yasak! Bir fincan kahvenin bende 140 nabzı var. Yine de kahvecilerde, kavrulmuş çekirdek kokusu içinde laptoplı internet emici ve kek yiyici olarak saatler geçirebiliyorum. Kahve festivalini gezmek biz kafeinsiz yaşayanların da hakkı dedim ve ara sıra kahve deneyen arkadaşlarımın bardaklarına dil atarak İstanbul Coffee Festival‘ı teftişe çıktım.

Ozo Coffee On The Road

İstanbul Coffee Festival geçen yıl aralık ayında, Galata Rum Okulu’nda şehre merhaba demişti. Bu defa akıbetinden uzun zamandır kaygı duyduğumuz Haydarpaşa Garı’nı mesken edindi. Vapurların artık uğramadığı, trenlerin işlemediği, günlük rutinimizin dışına itilmiş garı dopdolu, capcanlı görmek güzel. Keşke her hafta bir etkinlik olsa, hep solusak havasını.

Garın dışında seyyar kahveciler OZO ve Manivela dikkat çekiyor. OZO, Tophane’deki küçük dükkanını dört tekere aktarmış. Hedefleri o festival senin, bu fuar benim ülkeyi gezmek. Organik atıklarını toprakla karıştırıp, gezdikleri yerlere ağaç dikme fikrini sevdim. Manivela ise Maslak’tan geçenlerin aşina olduğu bir kahve minibüsü. Yazın limonata da yapıyorlardı.

Petra & Walter's @ istcoffeefest

Kronotrop @ istcoffeefest

Festivalin odak noktasını oluşturan kahvecileri tatmadan çok koklama duyumu kullanarak gezdim. Kendi dükkan ve kioskları dışında birçok işletmenin kahve tedarikçisi olan Petra‘da çekirdeklerin şeceresini öğrendim. Özellikle Breaking Bad’den ilham aldıkları tulumları ve sunumlarındaki detaylarla ilgi çeken Walter’s Coffee Roastery‘nin standı yine çok oyuncaklıydı. (Bu arada, Brooklyn’de şube açmak için bir Kickstarter kampanyası yürütüyorlar. Şuradan inceleyebilirsiniz.) Kronotrop’ta da cezvelere, defterlere takıldım. Hepsi online mağazalarında bulunuyormuş.

Vagonlar @ istcoffeefest

Kurukahveci Mehmet Efendi vagonu @ istcoffeefest

Üç peron ve gar alanının yanında trenlerin de kullanılmasına bayıldım. Kurukahveci Mehmet Efendi’nin vagonu dolup taşıyordu. Dinlenmek için girdiğim başka bir vagonda nefes teknikleri çalışmasına denk geldim. Peronlar arası geçişlerde vagonlara girip fotoğraf çekmezseniz, festivale gitmiş sayılmıyorsunuz.

Naan @ istcoffeefest

Geldik en sevdiğim konuya: Yemek! Moda’nın artizan fırını Naan, ekmek, sandviç ve kurabiyeleriyle midelere bayram ettiriyordu. Ta Yalıkavak’tan gelen Baguetteria & Co.‘nun nefis soslu sandviçlerine doyamadım. Seccocafe‘nin şeker ilavesiz, meyve, ceviz ve fındıklı yoğurdu da cila oldu. Plus Kitchen‘da sağlıklı atıştırmalıkların yanı sıra emaye mug’lara gözüm kaydı. Glutensiz bisküviler ve envai çeşit organik gıda için Aradolu‘ya bakabilirsiniz.

Der Liebling @ istcoffeefest

İstanbul Coffee Festival’da kahveyle ilgili binbir ürünün dışında birçok tasarımcıdan parçalar da bulabilirsiniz. der-liebling‘in zarif ve yaratıcı takılarını çok beğeniyorum. Farklı dillerden, başka dillere tam olarak çevrilemeyen kelimeler taşıyan bilekliklerinden nihayet edindim. Envanter Heritage & Co.‘nun kanvas önlüklerinde gözüm kaldı. Alışveriş yapmaya niyetliyseniz diş macunundan çoraba kadar seçenek bol.

CupArt @ istcoffeefest

Lonkoloj @ istcoffeefest

Festivalde kahveyle sanat sadece baristaların ellerinde iç içe geçmiyor. Kahveden ilham alan resim ve fotoğrafların sergilendiği vagonda, Lonkoloj‘un kahveyle banyo ettiği filmlerin sonuçlarını inceleyebilirsiniz. Ana binada ise kahve bardaklarına çizilmiş illüstrasyonlarla CupArt sergisi, Milk Gallery‘nin Decaf sergisi ve Billur Saatçi’nin Instagram’da keyifle takip ettiğimiz #gününkahvesi fotoğraflarından oluşan sergisi sizi bekliyor.

İstanbul Coffee Festival’ın müzikleri bu yıl Babylon’a emanet edilmiş. Nilipek‘in sesiyle garda dolaşmak pek güzeldi. Konser saatleri, seminerler, pulman sohbetleri ve dopdolu festival programını detaylı olarak incelemek için buyrun: istanbulcoffeefestival.com

Özenle hazırlanmış festival gazetesini almayı da unutmayın. Afiyet olsun.

No Comments

Leave a Reply