Birkaç ay önce Avea’nın Müzik Blogları Fikir Takımı‘ndan ve aylık Tea & Talk toplantılarımızdan bahsetmiştim. Katılamadığım birkaç toplantı dışındaki eksikleri tamamlamak istiyorum. MÜ-YAP Başkanı Bülent Forta, Avrupa Müzik Genel Müdürü Cengiz Erdem ve Sony Müzik Türkiye Genel Müdürü Şemsettin Göktaş‘ın katıldığı toplantının başlığı “İnternet ve Müzik Platformlarının Geleceği” olarak belirlenmişti.
Notları okurken konuşmacıların konuyu yapımcıyı merkeze alarak değerlendirdiğini akılda bulundurmak gerek. Dolayısıyla gelişme=müzik endüstrisinin hacminin genişlemesi, dinleyici=müşteri denklemlerinin dışına çıkılmıyor.
– Dünyada, dijital satışlardaki artış, fiziki satıştaki kaybı gitgide daha çok karşılıyor. Bu alandaki daralma ortadan kalkıyor.
– Türkiye’de mobil MP3’lerden, yani mobil şebekeler üzerinden indirilen MP3’lerden özel iletişim vergisi alınıyor. Bir CD’den alınan vergi %18 iken bir mobil MP3’ten %46 vergi alınıyor.
– Türkiye’de müzik download etmek ile stream etmek arasında yasal bir fark yok. Bu alanda yeterli ve güçlü bir hukuki düzenleme yapılması gerekiyor.
– Dünyada dijital platformlarla plak şirketleri anlaşma yapıyor. Sanatçı dijitalden sağlanan gelirin %11 civarını alıyor. Bağımsız müzisyenler bu platformlarla “aggregator” denen aracı kurumlar üzerinden anlaşıyor. Türkiye’de bu işi meslek birlikleri yapıyor. Gelirin %10’u altyapı giderlerine harcanıyor, kalan kısım plak şirketiyle eser sahipleri arasında yarı yarıya paylaşılıyor.
– Dijital platformlardan sağlanan gelir meslek birliğinde toplanıyor. Meslek birlikleri geliri sanatçılara dağıtıyor, bu dağıtımda farklı usuller izlenebiliyor (aylık, yıllık ödemeler gibi). Türkiye’de sanatçıya indirilen şarkı başına değil, belirli periyodların bitiminde ödeme yapılıyor.
– Bağımsız müzisyenlerin dijital platformlarla anlaşması yasal olarak mümkün fakat bu, platformlar tarafından bürokratik nedenlerle tercih edilmiyor. Yani şarkılarınızı dijital platformlardan satmak için bir plak şirketine bağlı olmalısınız.
– Youtube’da sanatçıların, plak şirketlerinin resmi hesapları üzerinden izlenen videolar da bir gelir kaynağı. Türkiye’de Youtube’un yapımcıya bir getirisi yok.
– Alternatif seslerin de bu endüstri içinde yaşayabilmesi için, endüstrinin güçlenmesi gerekiyor. Bunun için de bahsettiğimiz gibi güçlü bir hukuk sistemi olması şart. Plak şirketlerinin çıkardığı 10 albümden ancak birkaçı “iyi” denebilecek rakamlara ulaşıyor. Bu da zaten satış rakamlarının yüksek olması beklenmeyen alternatif müzisyenlerin desteklenmesini zorlaştırıyor. Kabaca söylersek, şirket birkaç albümden parayı indirecek ki, para kazandırmayacak olan alternatif müzisyene albüm yapsın. Ama vergiler yüksek, tüketicinin satın alma alışkanlığı yok, doğru düzgün hukuki bir sistem yok vs. sebeplerden parayı istediği gibi indiremiyor.
– Yapımcılar müziğin “bedava” olduğu alanlar olması gerektiği konusunda hemfikir. Örneğin streaming’in ücretsiz olması gerektiğini düşünüyorlar. Spotify gibi oluşumları destekliyorlar.
Bu şekilde özet geçebileceğim toplantıdan çıkan en net sonuç şu: Ana akımın dışında kalan müzisyenlerin seslerini duyurabileceği tek yer internet. Bloglar ve websiteleri gibi mecralar bu yüzden önemli. En önemli şey ise konserler. Canlı performans, artık her müzisyenin ana gelir kaynağı olmuş durumda. Bir şekilde ana akıma entegre olmuş isimlerse daha görünür olma şansına sahip. Onlar da canlı performansa yönelmiş durumdalar.
Bitirirken, Hayalsu Altınordu’nun Musicincolors’ın kapatılma tehlikesine karşı Sony Music’le yaptığı görüşmenin detaylarını okumanızı tavsiye ederim. Dream endless’ın forumlardan sonra en çok “Korsanla mücadele” kapsamında kullanılan “Emeğe saygı” klişesini ve dijital çağda emek hiyerarşisini, aç gözlülüğü es geçmeden irdeleyen yazısı da yorumlarıyla birlikte okunmalı.
Musicalife: Musicincolors / Sony Music görüşmesinin ayrıntıları
No Comments