Bu aralar her yazıya bir yerinden nostalji giriyor, söz konusu ettiğim şeylerin temeli eskilerde olunca kaçınılmaz. Ferhan Şensoy’u babamın getirdiği Ferhangi Şeyler kasetleriyle bildim. Dinleye dinleye Uçucu Kuşlar’dan ev sahibi Orkinos Hanım’a ezberledim oyunu. İlk defa o kasetlerden duyduğum Boris Vian’ı, Albert Camus’yü biraz daha büyüyünce bu sefer annemin kitaplığında buldum. Khonostrov’a Yolculuk’u okuduğumda, Ferhan Şensoy’un bağlamayla çaldığı “Boris Vian diyor ki” şarkısını anladım. O oyunun şarkıları hep kafamın içinde çalıyor zaten.
95 senesinde, 10 yaşındayken Felek Bir Gün Salakken’i izledim. İzlediğim ilk Ferhan Şensoy oyunuydu. Oyundan sonra bekleyip Şahları Da Vururlar’ı imzalatmıştım (ki sonra onu da ezberledim. Bir dönem kendimi tiyatro kurslarına verdim). Aradan geçen 17 (on yedi!) yıldan sonra yine Ses Tiyatrosu’nun sahnesine çıktım, bu defa Afitap’ın Kocası İstanbul’u imzalatmak için. Yine elimi sıkıp adımın çok güzel olduğunu söyledi. Yine Uçucu Kuşlar’ı ezbere bilmeme güldü. Ben yine çocukken olduğu gibi sahnenin bastığım yerlerinin gıcırdamasından, dekoru oluşturan kağıtların üzerine alınmış notlardan heyecan duydum, kızardım.
Ferhangi Şeyler kısmen güncellenmiş, kısmen eski kalmış. Şensoy’un sürekli yüklendiği Özal, Erbakan, şarkı sözü yazarken bahsettiği “Müjde Ar’ın anası Aysel Gürel” ölmüş; kocaman sandıklarının içinde yanıtlanmayı bekleyen mektuplar günlük hayatın dışında nesneler olmuş. Oyunu izleyenler arasında hayatında hiç çevirmeli telefon kullanmamış olanlar var. AB’ye girme hayalleri, TRT’nin denetimi 25 senedir aynı. Elektrik kesintileri azalmış. Türban tartışmaları devam ediyor. Bar insanları zaten hiç değişmiyor.
Ferhan Şensoy’un birçok görüşüne, yorumuna katılmıyorum ki oyunu izlerken bazen acı acı gülümsememe de sebep oldu bu. Ama iş trenlerden istediğimiz yerde inmeye, doğan güneşe karşı işemeye, vapur dumanlarına gelince hislerimiz bir. Ferhan Şensoy yazdıklarıyla içimde, bayağı derinlerde, çocukluğumda konuşlandığı yerde duruyor. 10 numaralı Muhsin Ertuğrul locasından Ferhangi Şeyler’in 1700. oyununu izlerken aklımdan işte böyle şeyler geçiyor.
* Fotoğraf: AA
No Comments