Hafta sonuna kalmadan ikinci seriyi yetiştirdim. Aslında bundan sonra haftanın en şeker günü olduğunu düşündüğüm perşembe günlerine denk getireceğim “Expéditions” postlarını.
Bu haftaki yolculuk Holga 135 kameramdan çıkan ilk filme. Lomography Xpro Chrome 100 özellikle sarı, mavi ve yeşil ağırlıklı sonuç veren bir film. Güneşli günlerde kumsal, bağ-bahçe, havuz gibi ortamlarda canlı renkler elde edebilirsiniz.
Çocukluğumdan beri sokak hayvanlarını ellemeden duramıyorum. Küçükken bir defasında koşarak sarıldığım bir köpek panikle kolumu ısırmıştı. Henüz yavru sayılabileceği için (ben de yavruydum tabii) dişleri hafif bir morluk dışında iz bırakmamıştı. Sonra haftalarca acaba kuduracak mıyım diye evdeki sulara bakıp durdum.
Sokakta yürüyen martı gördüğümde kafamı aşağı yukarı oynatıp “Gaaah” diye bağırmak gibi bir huyum var. Herkesle kendi dilinde konuşmaya çalışıyorum. Burada da martıların kumdaki ayak izlerini çekmeye çalışmıştım. Bu açıklamadan sonra biraz daha görünür oldular sanırım.
Filmin en güzel karesi, üç güzel insanla çıktığım Galata Kulesi’nden. Dünyanın en tatlı insanlarından Utku ve Müge’ye tanınmamak için taktığı burnuyla Kolombiyalı ajan Pablo eşlik ediyor.
Pablo 40 yılın başında İstanbul’a geldi diye adamı nasıl ağırlayacağımızı şaşırdık. İşi gücü bırakıp burada kaldığı süre boyunca gezdik de gezdik. Fener Rum Lisesi’ni de göstermeden olmazdı tabii.
Karabatak suya daldığında onunla birlikte nefesini tutup, nereden çıkacağını tahmin etmek eğlenceli olduğu kadar tüketici bir oyun. Bir sürü arkadaşı arasında nereden çıktığını göremeyebiliyorsun. Çıkana kadar nefesini tutmaktan kızarabiliyorsun. Sonra “Vapurdaki teyzeler neden bana bakıyor?”.
Eminönü – Unkapanı arası bir yerde, kumaş ararken gözüm hep eski binalarda. İçlerine girip saatlerce oturmak, o pencerelerden esnafın dükkan kapılarında çay içtiği sokağa bakmak istiyorum.
Taksim civarında 15-20 liraya satılan ıvır zıvırın 2 lira olduğu yer. Çokları için rızkın merkezi, kollarını açmış bekliyor.
Eminönü ıslakken daha güzel. Islak taşlar ıslak taşlara yansısın, paltolardan ıslak kumaş kokusu yükselsin, sular insanın pisliğini götürsün.
Yağmur sonrası banklar oturulacak kadar kurusun da beş dakika soluklan. Her an ayağının altından kayabilecek dünyada eski duvarlar gibi sakin kal.
Islanmamış dar şeritte durup sigarasını içen adam, fotoğrafının çekildiğini fark etmişti. Filmlerimin son karelerinde hep Sirkeci var. Fotoğrafçıya 5 kala panik kareleri.
Holga gibi oyuncak kameraların vizöründen gördüğünüz, lensin gördüğü değil. Fotoğrafınızı çekecek arkadaşlarınıza söylemeyi unutmayın ki kafanız kırpılmasın.
No Comments