Blur‘ü seçtim çünkü karakter olarak beni en çok etkileyen gruplardan biri. İngiliz mizahının absürt kökeninden beslenmeleri ve 90’ların tüm kontrastına sahip olmalarıyla birlikte müthiş bir enerjileri var. Benim için nostaljik bir grup olmanın çok daha ötesindeler.
Blur üyeleri bana hep kahvaltı objelerini ve yiyeceklerini çağrıştırırdı. Sanırım bu yüzden tam olarak bu posterdeki gibi pijamalarıyla dev bir kahvaltı sofrasına düşmüş minyatür Blur üyelerinin, sadece o kahvaltının sahibine özel bir konser verdiğini hayal ettim.
Yıllardır Parklife’ı her dinlediğimde “I feed the pigeons, I sometimes feed the sparrows too” bölümüne anlamsızca gülüyorum ve bu sözü atasözü gibi kullanıyorum. Teşekkürler Blur.
DİLEM SERBEST / Instagram / Behance
I chose Blur, because they are one of the bands that influenced me the most. Nourished by the absurd origins of British humor, they have a tremendous energy containing full contrast of the 90s. They are more than just a nostalgic band for me.
Blur members always reminded me of breakfast objects and food. I think that’s why I imagined a giant breakfast table and miniature Blur members with their pajamas playing a special concert to someone as in this illustration.
Every time I listen to “Parklife”, I can’t help but laugh at “I feed the pigeons, I sometimes feed the sparrows too” part. And I’m using that sentence as a proverb. Thanks for that Blur!