Projeyi ilk gördüğümde arkada çalan Mac Miller bu proje için doğru bir seçimdi. Geçen yıl eylül ayında ölen sanatçı hareketli şarkılarıyla içimde dans etme isteği uyandırırken, renkli kişiliği ve klipleriyle de benim renkli dünyam için doğru bir kişiydi.
Mac Miller’ın o renkli ve hareketli şarkılarını kendi çalışmama nasıl yansıtacağımı düşünürken, bir anda kendimi Mac Miller’ın ölüler diyarında müthiş konserler verip diğer ölüleri eğlendirdiğini düşünürken buldum. Bu düşünce çok hoşuma gitti. Mac Miller ve oradaki diğer ölüleri bizlerle buluşturacak bir mekan düşünmeye başladım. Bu mekan için bir çok yer aklıma geldi ama bana en uygun yerin Yerebatan Sarnıcı olduğuna karar verdim. Zamanında insanların bu mekanda kaybolup bulunamama hikayelerini okuyunca burayı bir geçiş mekanı olarak kurgulamaya karar verdim. Bence burada ölü bir Mac Miller konseri çok güzel olurdu.
DİLARA AKBAL / Instagram / Behance
Mac Miller was playing in the background when I saw the project for the first time and he was the right choice. The artist who passed previous September made me dance with his energetic songs. His colorful character and videos made him the right choice for my colorful world too.
As I was wondering how I could reflect Mac Miller’s colorful and dynamic songs in my work, I found myself thinking about Mac Miller playing to the dead and making them go crazy in the realm of the dead. I liked that idea. Then I started searching for a venue that would bring together Mac Miller, the dead and us. I thought about many places but the most suitable one for me was Yerebatan Cistern. Having read about people getting lost here, I decided to design it as a place of passage. I think a dead Mac Miller gig would rock the place.