20’li yaşlarıma kadar kitap okurken cümlelerin altını çizmemeye özen gösterdim. Sayfalardaki en ufak çizik, kırışıklık, leke rahatsız ediyordu. Hatırlamak ya da daha sonra tekrar dönüp bakmak istediğim bölümleri defterlere yazıyordum. Defterler gibi kitapların da tertemiz kalmaması gereken şeyler olduklarını ne zaman anladım bilmiyorum ama artık okuduğum kitapları yeniden ziyaret edip nerelerin altını çizdiğime bakmayı seviyorum. O an nasıl hissediyormuşum, neyi duymaya ihtiyacım varmış, neye kırgınmışım, neleri hayal ediyormuşum… hepsi yazıyor altı çizili cümlelerde.
Oysa biz artık orta düzeydeki insanların çağında yaşıyoruz. Orta düzeydeki insan sıkıcı, renksiz, aptal gibi görünür… fakat ölümsüz tekdüzeliğine devam eder… hiç bıkmaz. Amipler her zaman kaplanlardan çok yaşar. Çünkü durmadan bölünür, yenilenirler. O ölümsüz tekdüzelikleriyle. Kalabalıklar zorbaların en sonuncusu olacaktır. – Şibumi
Lars Ulrich’in Noel Gallagher röportajı
Kitapların onları okuduğumuz anların izlerini taşıması gibi, şarkılar da hem yaratıcısının hem dinleyeninin izlerini taşıyarak nefes alıyor, değişiyor, yaşıyor. Lars Ulrich, Beats 1’daki programı It’s Electric’te konuk ettiği Noel Gallagher ile birçok şeyin yanında bunu da konuşuyor.
İlk yıllarından beri Oasis hayranı olan, onlar için “Son 20 yılımın soundtrack’i” diyen, hatta turnelerinde onlara eşlik eden Ulrich ile Gallagher’ın derin dostluğunu sezdiğimiz röportajda iki müzisyenin de U2 merakını, şarkı yazarken melodinin sözlerden önce geldiğini, Noel’ın yüzemediğini, Paul Weller’ı kendisine örnek aldığını ve daha başka şeyleri öğreniyoruz. Lars Ulrich’e hiç sempatim yok ama ona rağmen fena röportaj olmamış.
Cenazelerin tuhaf mizahı
Ricky Gervais, 7 yıl sonra yeniden sahneye döndüğü şovu Humanity’nin sonunda, ağabeyinin sosyal sınırları tanımayan mizahından bahsediyor. Annesinin cenazesinde bile ağabeyiyle birlikte insanları güldürmenin peşine düşüyorlar ve bu davranışları bence çok düşünceli. Birini kaybetmenin ağırlığı hayat boyu taşınan bir yük, bunu hafifletebilecek bir şey yok ama hayli fiziksel ve zorlayıcı bir deneyim olan cenazede gülmek için kendine izin verebilmek, başkalarının da sana katılmasını sağlayabilmek harika bir şey. Acıyı paylaşmak, paylaşıyor görünmek zor değil; onu başka biri için dönüştürebilmek yetenek ve kavrayış istiyor. (Bu arada Gervais’in bir dönem Suede’in menajeri olduğunu biliyor muydunuz?)
Bir yaratıcı aktivizm mekanı
Yeldeğirmeni’ndeki CIRCUIT, kendisini böyle tanımlıyor. Küçük ölçekli projelerle bireyleri etkileyerek toplumsal dönüşüm ve değişimin tohumlarını atıyorlar. Çeşitli resim ve baskı dersleri, şehirde ekolojik uygulamalar ve bitki yetiştiriciliği üzerine atölyeler, beslenme ile ilgili sınıflar, yoga ve meditasyon grupları, dilde cinsiyet seminerleri gibi pek çok konuda çalışmaları çatısı altında bulabileceğimiz CIRCUIT, dışarıdan gelen proje önerilerine de açık. Yaratıcılığı sürdürülebilir yaşam modelleriyle birleştiren bu oluşumla tanışmaktan mutluyum. Siz de Facebook sayfalarında gözünüze kestirdiğiniz bir atölyeye/derse katılarak ya da bir gün geçerken uğrayarak CIRCUIT’le tanışabilirsiniz.
No Comments