Ne yapıyoruz biz ki? Bunu sadece kendime değil, yakaladığım herkese soruyorum. Günün büyük bölümünde dışarıda olduğum ve evde neredeyse hiç yemek yapmadığım bir düzenden üç öğün ev yemeğine, haftada 1 radyo programından 2 program + en az 2 Instagram yayınına, her gün bilmem kaç bin adım hedefli açık hava yürüyüşlerinden YouTube videoları antrenörlüğünde ev sporuna, semt semt çıkılan fotoğraf turlarından hard disk arkeolojisine geçtiğim iki buçuk ay geride kaldı.
Bu süre içinde HOOD Base yayınlarında o kadar çok kişiyle üzerimde iz bırakan konuşmalar yaşadım ki, hepsi sürekli zihnimde dönüyor gibi. İllüstratör Merve Atılgan’ın bu dönemden ancak paylaşmayı öğrenerek çıkabileceğimizi söylemesi, müzik yazarı Taner Turna’nın döneceğimiz yerin bıraktığımız yer olmayacağını hatırlatması, Rundamental kurucusu Pınar Mumcu’nun tek başına, kendine daha iyi bakmayı öğrenerek ayakta duran kadınlarla gurur duyduğunu paylaşması sık sık aklıma geliyor.
Bu nasıl yetişkinlik?
Yine yayınlarda konuşmaktan çok keyif aldığım Seden Mestan’ın Dadanizm’deki “Ergenlik ömür boyu: Günümüz dünyasında yetişkin olma çabası” başlıklı yazısı içimde ziller çaldırdı.
Ben de Seden’in yazıda bahsettiği gibi bu dönemde çamaşır, mutfak ve temizlik sistemlerini oturtarak yetişkinlik için küçük ama kendim için büyük bir adım attığımı hissettim. “Ebeveynlerim benim yaşımdayken ne yapıyordu?” sorusunun yanıtıyla şimdiki hayatım arasında ise hiçbir zaman kapanmayacağını düşündüğüm uçurumlar var. Bundan acı duymayı bırakmak için uygun bir zaman, zaten adil bir soru da değil. Şimdilik başımızı suyun üzerinde tutmaya devam etsek yeter gibi geliyor.
(bkz.) kadınların komik olmaması
Birkaç gün önce Twitter kullanıcısı @ruqinq‘in yukarıdaki tweet’iyle başlayan hareket, saatler içinde hem trendlere girdi hem ekşi sözlük’te sayfalarca entry ile sol frame’e çakıldı (bu yazıyı yazarken başlıkta 130 sayfa entry birikmişti). Kadınların yaptığı, basitçe her gün karşılaştığımız söylemleri erkekleri hedef alacak şekilde uyarlamaktı. Erkeğin en büyük kariyerinin babalık olduğu, sünnet giysilerinin siyah poşetle satıldığı, erkeğin iffetinin giydiği şortun boyuyla ölçüldüğü, erkeklerin hayatlarına dair kararların kadınların iradesine bağlandığı kurgusal bir dünyadan esen tweet fırtınası, birçoklarını üşütmüş olacak ki kadınların mizah yapamıyor olmasından feminazi yakıştırmalarına, “tamam eğlendiniz hadi yeter artık” uyarılarından dümdüz hakaretlere alışkın olduğumuz tepkileri tetikledi ve elbette bize ait deneyimleri nasıl dile getirmemiz gerektiği yine bazı erkekler tarafından öğretilmek istendi.
Her zamanki hadsizlik sarmalının içinde en can acıtan şey ise bu tweet hareketi sürerken, intihar ettiği düşünülen Aleyna Çakır’ın erkek arkadaşı Ümit Uygun tarafından şiddet görüp bayıldığı görüntülerin ortaya çıkmasıydı. Kadınların erkeklere yönelik tweet’lerinin kadın mücadelesine verdiği zarardan bahsedenler ise çoktan “ben erkek halimle bu adamdan korkarım, kadınlar neden böyle tiplerle beraber oluyor?” vagonuna atlayıp kurban suçlamaya başlamıştı. Reddettiği erkek tarafından öldürülen Ayşegül Aktürk’ü “platonik aşkı öldürdü” cümlesiyle haberleştiren web siteleri, aynı gün yine intihar ettiği söylenen 17 yaşındaki 5 aylık hamile İrem Bahçe’nin aile meclisi kararıyla ağabeyi tarafından öldürüldüğünü yazdı.
Sosyal medyadaki her taciz tartışmasında “kadınlara merhaba demeye korkar olduk” diyen erkekler, kadınlar tecavüze uğrama, şiddet görme, öldürülme korkusuyla yaşarken varın siz de yanlış anlaşılma korkusuyla dilinize çeki düzen vermek zorunda kalın. İçine doğduğunuz erkek kültürü sosyal medyada çekiştirilsin. Bir şey olmaz.