Los Angeles’ın banliyösünde büyüyen Jessica ve Jennifer Clavin kardeşler, gitar ve bas çalmayı garajlarında kendi kendilerine öğrenmiş. İlk grupları Mika Miko, No Age ve Black Lips gibi isimlerle turladıktan sonra dağılmış. Kızlar bir süre Los Angeles ve New York’taki çeşitli gruplara mesai vermiş fakat içlerindeki birlikte müzik yapma isteği ağır basınca Bleached hayat bulmuş. 2011’de yayınlanan üç single’dan sonra Dead Oceans çatısı altına giren grubun ilk albümü Ride Your Heart bu ayın başında çıktı.
Bleached popa meyilli, yazı hatırlatan, çekici bir punk yapıyor. Eskimeyen “basit gitar melodisi – bas – enerjik davul” formülünü başarılı bir şekilde kullanıyor. Duymaktan sıkılmadığımız, belki hiç sıkılmayacağımız kaygısız kadın vokalin ağzından dökülen sözler tamamen aşk-meşk meselelerinden bahsediyor ve bunu, mevzuyu çok da derinleştirmeden yapıyor. Kızlar ya birini gözüne kestiriyor ve onunla sevgili olmanın hayalini kuruyor, ya sevgilisini kimseye kaptırmayacağını ilan ediyor, ya birini terk ediyor ya da sevgili olma yolunda oldukları çocuklardan telefon bekliyor. Ne aşk, ne acı iz bırakıyor şarkılarda. Hepsi yaz akşamı havası gibi ağırlıksız ve şekerli. Bleached’in her şeyinde bir uçuculuk, havailik var. Bunu yüzeyselliğe değil, hiçbir şeyi fazla ciddiye almamalarına bağlıyorum. Müziklerinin hep yazla ilişkilendirilmesi de bu rahatlıklarından herhalde.
Kızların stilize ve içinde yeterli ölçüde retro barındıran pop-punk tarzı moda çevrelerini de cezbediyor. New York’taki Chloë Sevigny defilesinde sahne alan ve Vogue’un da destek verdiği Bleached, bu ilgiden gayet memnun. Grubun gitarist ve solisti Jennifer moda üzerine eğitim almış ve kendini giysilerle ifade edebilmenin de bir sanat biçimi olduğunu düşünüyor. Blondie ve Velvet Underground referansları sadece müziklerinde değil, stillerinde de etkili.
Tende güneş gezmeye başlamışken, kulakta Bleached onu tamamlıyor. Kafa karıştırmayan pop-punk’ın cazibesine kapılmak için ideal günler.
No Comments