Best Coast // The Only Place (Mexican Summer, 2012)

image

Yaşadıklarınızla ne yapıyorsunuz? Yani, onlarla bir şey yapıyor musunuz yoksa başınızdan geçip giderlerken işinize mi bakıyorsunuz? Bazıları yaşadıklarını kolay bırakamıyor. İyi ya da kötü, onları alıp bir şeye dönüştürüyor. Okunabilen, dinlenebilen, bakılabilen bir şeye. Bu iyi, çünkü o zaman kötü de olsa yaşananlar, bir amaca hizmet ediyor. Unutulmaları ya da bastırılmaları da gerekmiyor. 

Best Coast‘un söz yazarı Bethany Cosentino‘nun da böyle biri olduğu şarkılarından belli. Grubun ilk albümü Crazy For You‘da beni çeken, şarkıların basitlik ve netliğiydi. Şuna benziyorlardı: “Alta süreğen bir ritim gitar döşe, arada ufak melodilerle renklendir, davul çok öne çıkmadan eşlik etsin, biraz da efekt. Hah, şimdi üzerine içini boşalt.” Bu formül The Only Place‘te de devam ediyor. Yalnız vokaller daha berraklaşmış. Cosentino, bunu ilk albümde kendine güvenemeyip sesini efektlerin altına gömmek istemesine, şimdiyse saklanmaya ihtiyaç duymamasına bağlıyor. California’ya bir aşk ilanı olan The Only Place’le açılan albüm, alıştığımız temalarla ilerliyor. Başlayan/biten ilişkiler, kendin olmaya devam edebilmek ve hayatını buna izin veren biriyle sürdürebilmek; evle, okyanusla bağlar, asgari mutluluk için gerekli koşullar, temenniler… Lafı dolandırmayan şarkı sözleri, her gün kafamda taşıdığım düşüncelerden pek farklı değil. Belki de bu yüzden şarkılar hemen dilime dolanıyor, albümü tekrar tekrar dinlemek istiyorum. 

Last Year‘da “Bir gün bu bitecek ve başka bir şarkı yazmam gerekecek” diyor Cosentino. Şarkılar, hayatın geri dönüştürülmüş halleri. Best Coast bu dönüşümü doğallık ve tatlılıkla kotarıyor. Dinleyicisini de böyle yakalıyor. “Annem haklıymış. Ölmek istemiyorum, hayatımı yaşamak istiyorum” derken de, “Seni istiyorum, çünkü onların istediği gibi olmamı istemiyorsun, ben de onların istediği gibi olmak istemiyorum” derken de (ki bu birini sevmek için yeterli bir sebep) samimi ve ikna edici. Birçok Best Coast şarkısının sonunda “bence de” diye düşündüğümü fark ettim.

Albüm fazla iniş çıkış olmadan, düz bir çizgide ilerliyor ve yazın geldiğini sokaktaki nem kokusundan anladığım bu günlerde basitliği ve gerçekliğiyle iyi geliyor. Yan yana evler boyunca devam eden beton kaldırımlar çoğu zaman göze sıkıcı görünür ama orada oturup, yere düşürdüğün dondurma parçalarını taşıyan karıncaları izlemek zevklidir. Basittir. Gündeliktir. The Only Place’in de böyle bir havası var.

No Comments

Leave a Reply