Bağımsız Müziğin Peşinde Bir Festival: IndieCity

IndieCity VI

Müzik dinleme ve keşfetme alışkanlıklarımızı çeşitli algoritmalara teslim ettik. Bunu seven bunu da sever okyanusunda sürüklenirken, hala yeni ve bağımsız müziği arayıp bulan insanlarla karşılaşmak sevindirici. Bağımsız plak şirketi Partapart, 2012’den beri hem yayımladığı albüm ve parçalarla, hem düzenlediği etkinliklerle ülkenin müzik sahnesine taze bir nefes getiriyor.

Partapart ekibinin bu yıl altıncısını gerçekleştireceği müzik festivali IndieCity, 9-11 Mart arasında Salon, MAMA ve Mini Müzikhol’ü mesken edinecek. Festival programında sadece konser ve partiler değil, seminer ve atölyeler de var. Etkinlik sayfasını burada, Partapart’ın festival için hazırladığı Spotify listesini ise şurada bulabilirsiniz.

Her yıl heyecanla beklediğim IndieCity’nin doğuşu, büyümesi ve geleceğe dair hayallerini festivalin yaratıcılarıyla konuştuk.

Sizi bir bağımsız müzik festivali düzenlemeye ve kendi plak şirketinizi kurmaya yönlendiren neydi?

Hem Partapart hem IndieCity “bağımsız” olma fikri ile çıktı. Çevremizde müziğe yaklaşımı bizim gibi olan insanlarla bir araya gelip, güçlerimizi birleştirip birbirimize destek olma amacı ile yola çıktık. İlk yapmak istediğimiz, sürekli fikir alışverişinde olduğumuz diğer müzisyenlerle aynı sahneyi paylaşacağımız bir etkinlik düzenlemekti. Bu fikir zamanla IndieCity’e, güç birliği de Partapart’a dönüştü.

IndieCity 2012 yılında Peyote’de tek gecelik bir etkinlik olarak başlamıştı. Bugün ise şehrin üç müzik mekanına yayılan, yerli ve yabancı sanatçıların sahne aldığı, canlı performansların yanında seminer ve workshop’ları da içeren üç günlük bir festival. IndieCity’nin geçirdiği bu değişim sürecinden bahseder misiniz?

Peyote’deki etkinliklerden çok olumlu geri dönüş aldık. Birçok yeni müzisyenle tanışma fırsatımız oldu ve müzikal olarak aynı dili konuştuğumuz birçok dinleyici ile buluştuk. İlk üç sene IndieCity’nin misyonu hem şehrin ilgi çeken gruplarını hem de hiç sahne almamış yerli grupları dinleyicilerle buluşturmak oldu. İlerleyen zamanlarda ise bu, Türkiye’de hiç konser vermemiş ancak ciddi bir takipçi kitlesi olan (ve bizim de çok sevdiğimiz) grupları IndieCity sahnesinde ağırlama fikrine dönüştü.

IndieCity bir müzik festivali ancak katılımcıların müziği sadece dinlemelerini değil, müzikle mümkün olduğu kadar etkileşime geçebilmelerini istediğimiz bir etkinlik. Bunun için her sene seminer ve workshop’lar gibi etkinlikler de ekliyoruz programa ve konularında uzman insanları konuşmacı olarak davet ediyoruz.

Bir müzik festivalinde “olmazsa olmaz” ve “olmasa daha iyi olur” dediğiniz şeyler neler?

“Olmazsa olmaz” olan tabii ki kaliteli müzik. Hem içerik hem duyum olarak… Birden fazla sahne, birden fazla müzik türü de diğer olmazsa olmazlar. Dinleyiciye yeni bir şey katmayan, farklı bir deneyim yaşatmayan ve kendini tekrar eden müzikler olmasa da olur.

Bu yıl da IndieCity’de yerli-yabancı çok değerli isimleri izleyeceğiz. Festivalde bizi nelerin beklediğini konuşalım.

Cuma gecesi Salon’da önce R.A.N.’dan ambient ve endüstriyel sesler ile geceye başlayıp, İskeletor’un yüksek bass’lı soundu ile devam edeceğiz. Salon’da saat 00:00’da Aisha Devi yeni albüm turnesinin ilk konseri ile sahnede, teknonun karanlık tarafında olacak. Cuma Salon’da gecenin açılışı ve kapanışı ambient, dub ve tekno plakları ile FFRW’dan. Cuma gecesi Salon’dan MAMA’ya geçtiğimizde geceyi Tufan Demir’in DJ Seti ile açıp, Benedict Frey ile devam edip, Men With A Plan ile sabahın ilk ışıklarına doğru sonlandıracağız.

Cumartesi gecesi ise Salon sahnesi Affet Robot’un synth pop performansı ile başlayacak. Hemen ardından Kid Fourteen post-punk’ı Beyrut topraklarından ayağımıza getirecek. Salon’da geceyi, bizim de büyük bir heyecan ile beklediğimiz Vox Low noktalayacak. Cumartesi gecesinin açılış ve kapanışı da kraut ve saykedelik plakları ile Forlorn Hope’a emanet olacak. Salon sonrası Cumartesi gecesinin afterparty’si minimüzikhol’de Mind Shifter ile başlayıp Autarkic ile devam edecek. Hemen ardından Rebolledo dans pistinin başına geçecek ve o müziği durdurana kadar IndieCity devam edecek.

Pazar günü ise yine MAMA’da Paradise Distribution’dan Ralph Boege ve Peer-Uli May ile DJ Monitor’den Yuri Dokter dijital dünyada müzik dağıtımı, telif haklarının korunması ve gelir paylaşımı konularında bir seminer verecekler. O gün ayrıca Analog Kültür ve Roland Türkiye ile kurcalanabilecek bir sürü analog synth ve Kaan Düzarat, In Hoodies, Z AXIS, Dolores ve ORDA’dan kısa performanslar olacak.

Arkasında büyük sponsorlar olan festivallerin bile sona erdiği bir dönemde, bağımsız müziğe odaklı bir organizasyonu altıncı defa gerçekleştiriyorsunuz. Altı yıl içinde büyüyüp kendi kitlesini bulan, şehrin beklenen etkinliklerinden birine dönüşen IndieCity’nin geleceğine dair hayalleriniz neler?

IndieCity’de her sene bir önceki senenin üzerine koyarak ilerliyoruz; sahneler artıyor, sanatçı sayıları artıyor gün sayıları artıyor. Hedefimiz önümüzdeki senelerde sadece İstanbul ile sınırlı kalmayıp farklı şehirlere de bu etkinliği taşımak, hayalimiz ise IndieCity’i yurtdışındaki şehirlerde de gerçekleştirmek.

No Comments

Leave a Reply