Parlayan Yıldızlar: Bade Daştan & Batı Aktaş

Bade Daştan, Parlayan Yıldızlar

İş Sanat‘ın Milli Reasürans‘ta gerçekleşen Parlayan Yıldızlar konser serisi, 2007 doğumlu keman sanatçısı Bade Daştan ve 1999 doğumlu klarnet sanatçısı Batı Aktaş‘ın performanslarıyla başladı. İki yeteneğin heyecanının seyirciye sirayet ettiği konserde Daştan’a piyanoda Gülnara Bahşiş, Aktaş’a ise Evren Büyükburçlu Erol eşlik etti. Sezon sonunda Meriç Soylu Ödülü‘yle noktalanacak olan Parlayan Yıldızlar serisi, genç sanatçıları müziğe kazandırmak ve onları dinleyiciyle buluşturmak için çok önemli.

Bade Daştan’ı izlerken hislerimizin, düşüncelerimizin ve davranışlarımızın henüz dış gerçeklik tarafından zorla ve çoğu zaman onarılmayacak izler bırakarak şekillendirilmediği çocukluk günlerimizde, yaptığımız her şeyde ne kadar özen olduğunu düşündüm. Küçük odamın halısı üzerinde iskambil kağıtlarından yaptığım kulenin dünyanın en önemli eserine dönüşmesi gibi. Bade, dünyasında kemandan başka bir şey yokmuş gibi, etrafındaki hiçbir şeyi görmüyormuş gibi çalıyor. Dokuz yaşında bir kız çocuğunun kaşlarını çatıp kemanını büyük bir ustalıkla çalışına, henüz hayatının başındayken müziği ruhunda hissedip bize aktarabilmesine tanık olmak çok etkileyici. Bunun çocukların akıl almaz tartışmaların nesnesine dönüştüğü bu tedirgin edici zamanda olması ise tutunulacak bir umut ışığı.

Batı Aktaş, Parlayan Yıldızlar

Konserin 17 yaşındaki yıldızı Batı Aktaş, 10 yaşında başladığı klarnet eğitimini halen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda sürdürüyor. Kendi oda müziği grubu Clarisemble ile de performanslar sergileyen sanatçı, yerli ve yabancı müzisyenlerle çalışmalar yapıyor. Hem Bade, hem Batı yurt içinde ve dışında yarışmalara katılıyor ve konserler veriyor. Genç yaşta çıktıkları yol, azimleri, İş Sanat gibi kurumların katkıları ve 21 Kasım akşamı salonu dolduran seyircilerin desteğiyle onları adım adım hayal ettikleri yerlere götürüyor.

Çocukluğu ve ergenliğin ilk yıllarını saf mutluluk dolu bir dönemden çok, öfkeyle yoğurulmuş bir süreç olarak algılıyorum. Sürekli kontrol edilen, önüne çıkarılan kuralların mantığını kavrayamayan küçük insanlardık. Yıllar içinde kuralları içselleştirip cevap bulamadığımız soruları unutmaya, normallerin içinde varolmaya alışıp düzeni bozmamaya programlandıkça “yetişkin” unvanını hak ettik. Konser süresince salondaki çocuklar tam da bu düşüncelerimi doğrular biçimde koltuklara ve nereye istiyorlarsa oraya yatarak izlediler sahneyi. Kimseyi rahatsız etmeden, içlerinden geldiği gibi ve ailelerinin onları hizaya sokma çabalarına aldırmadan.

No Comments

Leave a Reply